Aralık 2008
Düello
Kılıç çekiyor iki şövalye şafak vakti,
Biri güneşi hiç göremeyecek…
Diş gıcırtıları susturuyor güvercinleri,
Yalnız kılıçlar işitilecek…
Topraklıyor avuçlarını şövalye,
Bastığı toprağa tükürüyor diğeri,
Toprak ve gök,
Bu kadim düellonun kadim şahitleri…
Biri bir körpenin nişanlısı,
Biri yumuşak sesli sevgili…
Pencerelere dökmüş kızlar gözlerini,
Duaları sıcak sıcak buğulanıyor…
Birinin dudakları akşam kızıllığıyla boyalı,
Birinin rüzgâra sunulmuş yaprak gibi titrek,
Biri bir daha hiç öpülmeyecek.
Semah dönerek bekliyor kargalar ganimeti,
Terzi kefen dikmekten mutlu,
Ağzında acı acı ceset kokusu…
Yine de inceden içerliyor kadere;
Düşeni toprak örtecek, ipekleri yerine.
Kılıç yalımları tutuşturuyor heyecanı,
Adımları kış gibi bıçkın,
Gözleri avcı, hesapta yok ölmek.
Biri onur için vuruşuyor,
Birinin öldürdükçe bileniyor kılıcı;
Şanı aldığı cana denk.
Ayinlerle zehir kaynatır gibi,
Kaç şeytan bir olup yarattı bu bitimsiz laneti?
Adem`in çocuklarıydık hepimiz,
Kim bozdu kardeşliği?
Kan döküldü toprağa, düştü Habil!
Kan döküldü dört kitaba, kırıldı kalem!
Kan döküldü Afrika`ya,
Beş kıta zengin salonlarda sefil.
Kan döktü şövalye, düştü toprağa,
Şan olsun! Onuruyla yaşasın katil!
8 Ağustos
Hayal ve Gerçek
Biliyorum; her şeyi biliyorum
Yokluğa tapınan sersem yok burda!
Tehdit eder de açarım ellerimi
Hiçbir Put yücelmez dualarımla
Biliyorum; tutkulu sözlerle dirilmez
Çoktan çürümüş ölüler…
Ama susamam, susamam
Ağzımda safra gibi şiirler.
Bekliyorum bir hayali, çıplak da olsa
O gözlerimde iki dirhem bir çekirdek.
Biliyorum; Lavinia bir hayalden ibaret
Ve Pia, bu rıhtıma hiç gelmeyecek …
Ama hayalsiz yaşayamam,
Yaşayamam! Bu gerçek!
25 Eylül
Meçhul Bekleyiş
Yapraklar sarardı,
Döküldü takvimlerden,
Camlar buğulandı,
Sen kimsin?
Yarım bir şarkı geçti derinden,
Kendi şarkında eksiksin.
Nasıl bir ümittir başımdaki
Ayağına yol beklesin,
Manzaralar düşleyerek
Tabut gibi kafeste…
Sen güneş değil misin,
Bu sabahsızlık neden?
Muhtacım…
Bir kibrit çöpü aydınlık;
Güneş kadar elzem!
Yapraklar sarardı,
Döküldü takvimlerden,
Camlar buğulandı,
Nerdesin?
Bu yoksulluk alışılır gibi değil
Her nefeste sektesin.
30 Haziran 2006
Ütopya
Bir hayal ver, madem şairsin;
Dikeni olmasın güllerin…
Bozkırda büyüdük Attila gibi;
At kanı içerek susadığımızda,
Yeşil sür tuale, daha çok yeşil…
Bir eyvah paha biçilmiş hayatımıza;
İşçiysen forsa kadar değerin,
Esnafsan vergi…
Gözün yıldızlardaysa, rehbersiz
Dante`nin cehenneminde yürümektesin!
İyimser ol, kalemi zehirledin; ki bunlar
İnsanın insan yemesi kadar sıradan
Gökler kapalıysa kapalı,
Bir güvercin ekle örneğin…
Gülümsemek gibi çatlak dudaklarla…
Belki bir bebek kahkahası,
Masal gibi açılan sayfa sayfa…
Durma şairim;
Şiir yazmaktan büyüktür işin!
Oya işler gibi rengârenk vursun ellerin.
Boynumuzda taşıdık yıllarca
Eski fotoğraflardaki ilmeği;
İçimizde zindan köhneliği…
Nefesin bahar olsun, bir sabah doğur,
Unuttur o siyah beyaz tehditleri!
Bir rüzgâr ver, yelkenleri şişirsin,
Geçilecek denizler var daha,
Vurulacak ruh tüccarı korsanlar…
Bir ses ver, sireneler işitilmesin,
O ütopyaya varmadan ölüm yok bana!
Bir hayal ver, yaşamaya sebep…
Yürek sayfan olsun, yürek tualin,
Kanın var kalem bittiğinde, devam et!
Ki ölünecek bir dünya çizmektesin!
1 Ağustos